MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Yeni Bir Eğitim Algısı 26.09.2014 tarihinde yayınlandı

Dünyamız son 100 yılda çok büyük ve hızlı bir ekonomik değişime tanık oldu. Türkiye de aynı hızda olmasa da son 30-40 yılda tarım ekonomisinden üretime, sanayiye geçiş yaptı. 70’li yıllarda ihracatımızın %80’i tarım ürünleri ve ham madde iken, bugün ihracatımızın %90’dan fazlası sanayi ürünleri ve işlenmiş maddelerdir.


Gelişmiş ülkelerle aynı hızda olmasa da azımsanacak ve küçümsenecek bir başarı değil. Hele hele bu başarının arkasında kamudan ziyade Türk özel sektörü olduğu düşünüldüğünde, Anadolu insanının bu başarı hikayesi geleceğimize daha umutlu bakmamızı sağlayan bir hikayedir.

Ancak ülkemizde bir değişim söz konusu olduğunda sadece ekonominin değişiminden bahsedilir veya tüm yenilikler ve reformlar ekonomi endeksli düşünülür. Gelişmiş dünyada yenilikleri, yeni ekonomi modellerini yaratan şeyin aslında değişen ve gelişen eğitim yapıları ve sistemleri olduğu görülmez veya gündeme gelmez. Sistemlerin ithalinin her şeyi düzelteceğine inanılır. Avrupa’nın sanayi devrimi bilime ve bilgiye verilen önemin bir sonucudur, değişen eğitim sisteminin bir sonucudur. Bilgisayar çağı gelişmiş ülkelerin elektronik ve dijital eğitime verdiği önemin ve çabanın bir sonucudur. Hiç kimse bilgisayar icat etmek için yola çıkmadı, eğitim sistemi bunu getirdi. Steve Jobs’lar veya Zuckerberg’ler ABD’nin değişen girişimci profilini iyi algılaması ve doğru eğitmesinin bir sonucudur. Bireysel olsaydı sadece bir kişi çıkardı, ama görüyoruz ki böylesi on binlerce genç mucit girişimci var. Demek ki bunu destekleyen bir eğitimleri var.

Avrupa ve Amerika’nın (Özellikle ABD’nin) geleneksel lineer, yani yatay eğitimden, kitlesel, robotlaştıran eğitimden sıyrıldığını ve dikey bir eğitim sistemine, yani bireyi yükselten, onun yaratıcı gücünü ortaya çıkartan bir eğitim modeline kaydığını görüyoruz. Dünyada geleneksel “okul” kavramının ötesinde bir eğitimin temelleri atılıyor. Eğitim sadece bir bina, bir sınıf ve arka arkaya dizili öğrencilerin başında duran bir öğretmen demek değildir. Gelişmiş ülkeler ekonomideki reformlarından ve zengin olmalarından dolayı güçlü bir eğitim sistemine sahip değiller, eğitimdeki doğru reformları ve doğru modellerinden dolayı güçlü bir ekonomiye sahipler. Dijital dünyanın eğitimdeki gücünü kullanarak yeni modeller yaratmakta ve insan kaynaklarını 21. Yüzyılın taleplerini karşılayacak hale getirmektedirler.

 

Evet, 21. yüzyıl bizden yeni şeyler, yeni beceriler talep ediyor. Yeni ekonomi, yeni teknolojiler, yeni beklentiler… Peki, tüm bunları yapacak olan yeni öğrenci profilinin değerlendirmesi yapılıyor mu? Acaba yeni nesil ne bekliyor? Yeni gençliğin zihin yapısını, öğrenme alışkanlıklarını iyi tespit edebiliyor muyuz? Onların ilgi alanlarını, davranışlarını, tepkilerini anlayabiliyor muyuz? Yoksa 50 yıl önce bizlerin veya babalarımızın öğrenme şekli ile aynı sistemi onlara vermeye mi çalışıyoruz? Yeni öğrenci profilini iyi çıkartmadan etkin bir eğitim modeli tespit edemeyiz. Bizi geleceğe taşıyacak olan şey teknoloji değildir; para ile satın alınabilecek şeylerdir bunlar… Bizi geleceğe taşıyacak şey bu teknolojiyi yaratacak olan beyinlerdir. Körfez ülkelerindeki petrol zengini prenslik ve krallıklar doları verip istedikleri kadar uçak, silah, füze satın alıyorlar. Bu onların ulusal güvenlikleri olduğu anlamına gelmez. Doları bastırıp dünyanın her yerinden gıda alıyorlar, ülkelerinde olmayan gıda türü yok; ama bu onların gıda güvenliği var anlamına gelmez. Basit bir ambargo ile bir anda aç kalabilirler. Önemli olan bunları yapacak, dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak beyinleri yetiştirmektir.

Kritik (eleştirel) düşünebilen, kendisini ifade edebilen, iş birliği yapma kabiliyeti olan, girişimci ve inisiyatif sahibi, meraklı ve yaratıcı, dil bilen ve dünyayı takip eden bir öğrenci profili yetiştirmek zorundayız. Bunun için eğitimin bir hükümet değil devlet politikası haline gelmesi ve siyasetçilerden ziyade, gelişmiş dünyada olduğu gibi bilim insanlarının bu işlerin başında olması gerekir. Eğitimin amacı kadrolar yaratmak değil, ülkenin kaliteli insan kaynağını yaratmaktır. Küçük hedefleri olan eğitim reformları, hedefi olmadan havaya sıkılan kurşun gibidir. Hiçbir etkisi, ülkenin zenginliğine, katma değerine, sosyal gelişmişliğine ve kültürüne hiçbir artısı yoktur. Ancak, uzun vadeli hedefleri olan, ,insan kaynağını kaliteli hale getirmeyi amaçlayan basit siyasetten arınmış bilimsel eğitim reformları zırhları delen bir mermidir.

Ülke olarak, bölgeler ve kentler olarak eğitime ne kadar çaba harcasak, ne kadar bütçe harcasak yeridir. Çünkü, tek zenginliği insanı olan bir Türkiye’nin başka yolu yoktur. Kaliteli insanımız varsa, eğitimli, çağın taleplerini karşılayan vasıflı insan kaynağımız varsa; Demokrasimiz de kaliteli olur, ekonomimiz de kaliteli olur, hayat standardımız ve sosyal yaşamımız ve huzurumuz da kaliteli olur. Unutmayın, bir insan değişir, dünya değişir…

 


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER