MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

2020 ve umutlar… 03.02.2020 tarihinde yayınlandı

Ekonomik ve siyasi anlamda her düzeyde 2020 yılından umutlu beklentiler içindeydik ama 2020 yılının ilk ayı ne yazık ki beklenmedik olumsuzluklarla başladı. Özellikle bizim dışımızda gelişen küresel gelişmeler dünyanın bir parçası olan ülkemizi doğrudan veya dolaylı etkilemektedir. 2020 Ocak ayı içinde başlayan ABD-Çin ticaret anlaşması gerginliği bu olumsuzlukların ilk ve çok erken gelişmesi oldu. 2019 yılının tüm dünyada yaşanan ve çok da parlak olmayan ekonomik gelişmelerinin ülkeleri dış ticaret anlamında daha da agresif yapacağını tahmin ediyorduk. Korumacılıklar zaten başlamıştı. Ancak bu sert ekonomik tavırların dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri olan ABD ve Çin arasında başlaması iyi bir haberci olmadı.  Buna ek olarak yine Ocak ayı içinde ABD-İran gerilimi ve General Süleymani suikastı ile bölgenin yine riskli hale gelmesi bu coğrafyada bulunan Türkiye için ikinci kötü haber oldu.  Anında başlayan pazar ve petrol fiyatlarının istikrarsızlığı bizi doğrudan etkiledi.


2020 ve umutlar…

Küresel ve bölgesel gelişmelerden etkileniyoruz
Öte yandan Çin’de başlayan ve dünyaya yayılan korona virüsü -  ki bunun Çin ekonomisinde ve dolayısıyla dünya ekonomisindeki sonuçlarını henüz bilemiyoruz- şimdiden dünya için beklenmedik bir olay oldu.  2020’ye büyüme umutlarıyla giren Türkiye’nin Suriye’den sonra, Türkiye-Libya gerilimi ile bölgesel sorunlarla tekrar karşı karşıya gelmesi ise yine dış etkenlerin ve uluslararası gelişmelerin ülkemize yansımalarından biri oldu ve sonuçlarının nereye dayanacağını hesap edemiyoruz. Yani Akdeniz’de sorun yaşadığımız alan sadece doğu değil, orta Akdeniz’e kadar genişledi. Bu noktada Avrupa’nın Libya konusundaki tutumu ve demokratik eğilimli bir hükümet yerine darbeci bir Generali destekleyen görüntüsü ise, söz konusu ulusal çıkarlar ve enerji kaynakları olunca batılı ülkelerin ne kadar ikiyüzlü politikalar izlediğini bir kere daha gösterdi.

Elazığ depreminde kardeşlik bağlarımızla yaralarımızı sardık
2020 yılı başlar başlamaz bizler için en üzücü olan gelişme ise yurt içinde yaşanan Elazığ depremi oldu. 1999’da yaşadığımız o büyük depremin travmalarının insanımızda silinmediğini gördük. Bu süreçte ciddi hiçbir şey yapılmadığını ve deprem konusunda Türkiye olarak acil ve etkin bir önlem alınması gerektiğini bir kez daha gördük. Millet olarak kardeşliğimizi bir kez daha gösterdik ve Elazığ depremi sonrası bir olduk, beraber olduk ve yaralarımızı sardık. Ancak, deprem bize bu konuda bir uyarı daha verdi. Bu işin artık ihmale ve beklemeye tahammülü yok. İnşaat ve kentleşme anlamında artık depreme göre bir plan hazırlamak zorundayız. Çünkü depremin değil, yanlış yapılan binaların insanı öldürdüğünü bir kez daha gördük. 

İthal ikamesi daha etkin ve teşvik edilen bir politika olmalıdır
2019’da yavaşlayan ekonomi çarklarıyla azalan tüketim ve azalan sanayi üretimi ve sonucunda artan işsizlik ülkemizin temel ekonomik sorunları oldu. Ne yazık ki, 2020 Ocak tahmini rakamları da buna paralel gidiyor. İthalatın azalması ve bunun cari açığın düşmesine neden olması güzel ama ithalatın azalmasının tüketimden ziyade, daha çok sanayi üretiminin azalmasıyla oluşması güzel bir haber değil.  Ve bu ithalatın yerine yerli malını koymayı başaramamamız da ayrı bir sorun. Daha önce yurt dışında ithal edilmekte olan malların, uygulanan koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde üretilmesini öngören bir sanayileşme stratejisi daha etkin hale getirilmelidir. Türk sanayisi bunu yapabilecek güçtedir.
Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisiyiz. Umutlu olmalıyız.
Her türlü sıkıntıya rağmen, umut ekonominin yakıtıdır diyoruz.  Kendimize ve iş dünyamıza güveniyoruz. Ülke olarak, Mersin olarak üretiyoruz. Az da olsa ihracatımızı arttırıyoruz. Bunlar küresel anlamda ekonominin büyüyemediği bugünlerde küçümsenecek şeyler değildir.  Hala en büyük pazarımız Avrupa. Yani kaliteli üretiyoruz. İthal ara malı ikamesini başarırsak, ürünlerdeki yerlilik payını daha da arttırmayı başarırsak, buna bir de katma değerli, markalaşmış, yüksek teknolojili üretim mantığını ekleyebilirsek, bu kara bulutları dağıtmayı başarırız. Sorunlarımıza değinirken, güçlü yanlarımızı görmezden gelemeyiz. Ülkemiz ekonomik anlamda Dünyanın en büyük 17’nci, Avrupa’nın en büyük 6’ncı ekonomisidir. ABD ve Çin bile, hatta Avrupa’nın büyük ekonomileri bile ekonomik sorunlarla boğuşurken ve ekonomik sorunlarını aşmak için çaba gösterirken, elbette bizim de sorunlarımız olacak. Türk iş dünyasının en etkin parçası olan Mersin iş dünyası olarak hiç bir umutsuzluk içinde değiliz. Gördüğümüz olumsuzluklar gerçekçi olmanın ve ülkemiz adına önlem almanın, çözüm üretmenin bir çabasıdır. Küresel ve bölgesel gelişmelerin bir anda çözüm kaynağı olamayabiliriz ama kendimizden kaynaklanan eksikleri gerçekçi anlamda görerek, sorunları halı altına süpürmeden en azından bizimle ilgili sorunlarımızı çözebiliriz. Tüm çabamız budur. Kendini sorgulayan ve hesaba çekebilen toplumlar inanın gelecekte daha başarılı olurlar ve sorunlarını mutlaka çözerler.

Yeni Ekonomi Bölgelerine destek verilmelidir
İşte bu noktada ekonomik gelişmeyi sağlayabilmek adına başladığımız bölgesel kalkınma çabamızın diğer bir durağı Antakya ve İskenderun Ticaret ve Sanayi Odaları oldu. Amacımız Doğu Akdeniz’i Türkiye’nin ekonomik anlamda yeni Marmara’sı yapmaktır. Hatta bu vizyonumuza destek verildiğinde Marmara’yı da geçecek bir potansiyelden bahsediyoruz. Doğu Akdeniz ve hinterlantında 15 üreten kent var. Sayısız üniversite ve teknopark var. Yani bilim, bilgi ve insan kaynağı var. Sayısız OSB var. Yani, üretim var. Türkiye’nin en büyük limanı Mersin limanı ve hızla kapasitesi artan gelişen bir İskenderun limanı var. Yani, lojistik burada, dünyaya açılan kapılar burada, ihracatın merkezi burada. Türkiye’nin en büyük iki Ovası – Çukurova ve Amik ovaları- burada. Yani, geleceğin savaşlarının odak noktası ve ulusal güvenlik meselemiz olacak olan tarım ve gıda var. Kalkınma planımızda bölgesel kalkınmaya vurgu yapılıyor. Bunu çok önemiyoruz. Doğu Akdeniz Ekonomi Bölgesi bölgesel kalkınma planının hayata geçirilmesi için bir rol model olacaktır. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. 

Doğu Akdeniz Ekonomi Bölgesi hayata geçerse neler olur?
Türkiye’nin ihracatı ikiye katlar. İşsizlik yarı yarıya azalır. Ülke homojen büyür ve zenginleşir. Bölge zenginleşir ve göç sorunu azalır. Zenginlik Anadolu’ya yayılır. Sosyal huzur daha çok sağlanır. Evet, küresel gelişmeler bizim elimizde olmayabilir. Ama bu bizim elimizde. Neden bekliyoruz o zaman? Bölge kentleri, bölge Ticaret ve Sanayi Odaları, bölge yerel yönetimleri ve bölge illerimizin Kalkınma Ajansları bir araya gelmek zorundadır. Elbette nihai desteği devletimizden bekliyoruz. Ama bunu başlatacak olan bizleriz. İşte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu hedef için bölge kentlerimizi tek tek geziyoruz. Aynı çaba ve vizyonu bölge kentlerimizden de bekliyoruz. Kentimize, bölgemize ve ülkemize inanıyoruz. Sorunlar var ama çözümler de var. 2020 böyle başladı ama bu çabayı ortaya koyabilirsek böyle gitmeyecek ve inanıyoruz ki Mersin’in ve ülkemizin geleceği parlak olacaktır.

 

 

 

Ayhan KIZILTAN 
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 
Yönetim Kurulu Başkanı 
 


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER