MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Yeni bir yıl, yeni umutlar... 25.12.2014 tarihinde yayınlandı

2014 yılı ikinci çeyreğinde yavaşlayan Türkiye ekonomisi, yılın ikinci yarısında nispeten daha iyi bir performans sergiliyor. Öncü göstergeler özel tüketim ve yatırım talebinde ılımlı bir toparlanmanın başladığına ve iç talebin büyümeye daha fazla katkı verdiğine işaret ediyor. Ancak, küresel ekonomideki yavaşlamanın da etkisiyle ihracatın yıllık büyümeye olan katkısı göreli olarak azalıyor.


Ekonominin durumuna ışık tutan önemli çalışmalardan biri olan ve yılda iki defa çıkan Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu’nun ikincisi yayımlandı. Rapora göre 2014 yılı mayıs ayından bu yana küresel iktisadi faaliyette ciddi bir ivme kaybı yaşanıyor. Petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki hızlı düşüşün de katkısıyla enflasyon oranları düşük seviyelerini koruyor. Ancak, ABD ve diğer ülkeler arasındaki büyüme eğiliminin artan oranda farklılaştığı gözleniyor. Çin dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde büyüme ivme kaybederken, Euro bölgesi, Rusya ve Japonya’da ekonomik büyümenin oldukça kırılgan ve zayıf bir görünüme sahip olduğu görülüyor. ABD ekonomisi ise güçlü bir toparlanma sergiliyor. Son dönemde emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü hareket, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerin büyüme dinamiklerini olumsuz etkileyecektir. Bunun yanı sıra; son dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyri, küresel para politikalarındaki normalleşme sürecini de öteleyecektir. Gelişmiş ülke para politikalarındaki normalleşmenin gecikmesi halinde aşırı borçlanma riski söz konusu olabilecek. Bu durumda, ekonomilerin, özellikle de finansal sistemin şoklara karşı dayanıklılığını arttırma ve “basiretli borçlanmayı” teşvik amaçlı tedbirler önem arz edecektir. İşte bu noktada yıllardır ifade ettiğimiz ama hep ihmal ettiğimiz veya bazı konularla sınırlı tuttuğumuz YAPISAL REFORMLAR işin içinde girmektedir.

Nedir bu ünlü yapısal reformlar?

Yapısal reform bir sitemin daha verimli çalışabilmesi ve şoklara karşı daha dayanıklı hale getirilebilmesi için, o sitemin yeniden yapılandırılmasıdır. Bir binanın depreme dayanıklı hale getirilmesi ne ise, sistemin daha dayanıklı hale getirilmesi odur. Peki, Türkiye ekonomisini ve dolayısıyla ekonominin birinci derecede etkilediği sosyal yaşam kalitesini, refahı ve toplumsal huzuru daha dayanıklı ve güçlü kılacak olan ama bir türlü tam anlamıyla gerçekleştiremediğimiz yapısal reformlar nelerdir? Elbette yapısal reformlar bir kaç maddeye sığmayacak kadar çok ve çeşitlidir ama bizce en azından temel anlamda şu maddelere indirgenebilir;

1. Büyümenin ithalata bağımlı bir yapıdan kurtarılması ve sonuç olarak cari açığın düşürülmesi

Ne yazık ki imalat sanayimiz, sanayi üretimimiz büyük ölçüde ithal ara malına dayanıyor. İhraç ettiğimiz 10 TL’lik bir ürünün ne yazık ki çoğu zaman yarısı ithal girdilerden oluşuyor. Bu da ihracattan umduğumuz karı azaltıyor. Eğer üretimde yerli malı ikamesini arttırabilirsek, ki buna mecburuz, işte o zaman gerçekten yüzde 100 ihracat yapıyoruz diyebiliriz. Aksi takdirde, ihracatın katma değeri cari açığı düşürecek düzeye gelemez.

2. Ekonomiyi dolaylı vergi yükünden kurtarmalıyız

Türkiye’de alınan vergilerin yüzde 65’i dolaylı, yüzde 35’i ise dolaysız vergiden oluşuyor. Böyle adaletsiz bir ekonomik sistem ne kadar ayakta kalabilir. Vergi adaletini ve etkin vergi sistemini kuramadığımız için, dolaylı vergilerle bunu telafi etmeye çalışıyoruz. Ancak, kamu geliri anlamında bu az da olsa bir işe yarıyor gibi görünse de, ekonomik anlamda tam aksine kaliteyi düşürüyor, haksızlık yaratıyor. Dolaylı vergi derken, sadece merdiven altı üretimin neden olduğu ve yarattığı bu haksız vergi sisteminden değil, aynı zamanda yasal bir zemini olan ama ekonomiye katkı sunmayan KDV ve ÖTV gibi vergilerden bahsediyoruz.

3. Enerji tasarrufu ve yeni enerji kaynaklarının yaratılması

Ülkemiz ne yazık ki bir enerji fakiri. Fosil yakıtımız yok denecek kadar az. İthal ederek enerji sağlıyoruz. Nükleer enerjide hem çok geç kaldık, hem de bu konu ile ilgili kendi öz insan kaynağımız, bu konuda deneyimli ve uygulama anlamında bilgili bilim insanımız yok. Yani, nükleerde de aslında dışa bağımlıyız. Öte yandan, sanki enerji zengini bir ülkeymişiz gibi enerji israfında en üst sıralardayız. Ne evlerde, ne iş yerlerinde, ne binalarımızda enerji tasarrufu ve verimliliği zihniyeti var. Öncelikle yapmamız gereken her alanda enerji tasarrufuna ve verimliliğine gitmek ve alternatif enerjiler konusunda daha çok Ar-Ge yapmaktır. Yılda 100 gün bile güneşi olmayan Almanya güneş enerjisinden yaralanırken, güneş ülkesi olan ülkemizde bu zenginliğin yok sayılması kabul edilemez. Bu aynı zamanda bir ulusal güvelik konusudur.

4. Eğitim ve Adalet sisteminde siyaset üstü bir sistemin kurulması

Dünyada hiçbir ülke yok ki bizdeki kadar eğitim sistemini sürekli değiştirsin. Eğitim sistemi daha bilimsel, daha analitik, daha sorgulayıcı, daha merak odaklı bir sisteme dönüştürülmek üzere değiştiriliyorsa bu hepimizi mutlu eder. Ancak, sadece siyasi öncelikler öne çıkarsa, bilim odaklılık yerine kişisel görüşler ve siyaset eğitime hakim olursa bu eğitimin ülkemize, insanımıza ve gençliğimize bir yararı dokunmaz. Ezberci bir nesille bir yere gidemeyiz. Öte yandan, adalette de aynı siyaset üstü yapı gereklidir. Çünkü adalet hepimize bir gün lazım olacaktır. Hukuk ve demokrasi değerlerini ne kadar yüceltirsek ekonomi anlamında gerçekleştirmeye çalıştığımız yapısal reformlar o kadar etkili olur. Yapısal reformları bütüncül görmek gerekir.

Bu anlamda; Ekonomik yapısal reformların yanı sıra; yargının siyasetten bağımsız hale gelmesi, eğitimde daha analitik ve sorgulayıcı bir sitemin kurulması, düşünce özgürlüğünün tesisi, basın özgürlüğünün sağlanması, çevre duyarlılığı, insan haklarının yükseltilmesi, hayvan haklarının korunması, siyasi temsilde adaletin sağlanması, üniversitelerin bilimsel ve idari özerkliğe kavuşması bu yapısal reformların içinde ilk aklımıza gelenlerdir. Belki bazılarımız bunların ekonomi ile ne alakası var diyebilir. Ancak, ekonomiyi sosyal yaşamdan ne kadar uzak tutabiliriz. Tüm ekonomik faaliyetler sosyal yaşam kalitemizi, refahımızı ve huzurumuzu arttırmak için değil mi? Bu anlamda bu resme bir bütün olarak bakmak gerekir. Huzurun olmadığı yerde ticaret olur mu; Analitik düşünen insanların olmadığı yerde bilim ve yenilikçilik olur mu? Özgürlüğün olmadığı yerde girişimcilik olur mu? Hukukun üstün olmadığı yere yatırımcı gelir mi? İşte bunlardan dolayı tüm yapısal reformlar birbirinin ayrılmaz parçasıdır. İşte bunlara önem verdiğimiz zaman, dış şokları, küresel krizleri, uluslararası sıkıntıları düşünmeye gerek kalmaz ve bu sorunlarla daha kolay başa çıkarız. Bunları gerçekleştirebilirsek geleceğe daha umutla bakarız. Bu duygu ve düşüncelerle 2015 yılının tüm iş dünyamıza, tüm Mersinlilere yeni umutlar, başarılar, sağlık ve esenlikler getirmesini diliyor, tüm hemşerilerimizin, milletimizin yeni yılını kutluyorum. Ayrıca, büyük lider Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde başlayan Kurtuluş Savaşında, Mersin ve bölgesinin düşman işgalinden kurtulmasının yıl dönümü olan 3 Ocak Mersin’in Düşman işgalinden kurtulmasının bu anlamlı yıldönümünü kutluyor, bize bu özgür vatanı armağan eden atalarımızı, şehitlerimizi şükranla anıyoruz.


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER