MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Üretmek zorundayız… 10.12.2018 tarihinde yayınlandı

Ülkemizin ve özelinde kentimizin 80’li yıllardan sonra başlayan ve 90’lardan sonra yükselen üretim mantığını, özellikle sanayi üretim kalitesi ve hacmini, bu konuda aldığımız yolu küçümseyemeyiz. Gerçekten son 30 yılda gerek üretim, gerek bu konudaki teknik alt yapı gerekse eğitim anlamında büyük mesafeler aldık. Aldık ki, bugün dünyanın en büyük 17’inci, Avrupa’nın en büyük 6’ıncı ekonomisiyiz. Ancak, 80 milyonluk bir Türkiye için, özellikle yarısı 30 yaş altında genç ve dinamik bir Türkiye için, tam anlamıyla üretim ekonomisine geçtiğimiz söylenemez. Tarımdaki potansiyelimizle üretim gerçeklerimiz uyuşmuyor. Potansiyelimize göre üretmiyoruz. Geçmişte lider olduğumuz tarım ürünlerinde bugün net ithalatçı konumundayız. Öte yandan sanayide ise daha çok montaj ağırlıklıyız. Yani, üretim desek de, aslında bunun da kolaycılığına kaçıyoruz. Dünyadaki birçok ülkeye göre Türkiye’nin geldiği nokta belki bir mucize sayılabilir ama biz 80 milyonluk bir ülke olarak, geçmişinde büyük devletlerin bakiyesi bir devlet olarak, var olan mevcudu kabullenemeyiz. Daha refah, daha zengin, daha kalkınmış bir ülke olmak için var olanla yetinmemeliyiz. Bunun da tek bir yolu var;  o da katma değer yaratmaktır. Katma değer yaratmanın da tek bir yolu var;  üretmek… 


Üretmek zorundayız…

ABD ve AB tekrar eski üretimlerine dönüyor…
Üretmek zorundayız. Montaj da bir iştir ama üretmek zorundayız. Evet, ekonomik sorunlarımız var, dünyanın da var.   Elbette plansız büyümek veya açılmak bugünlerde yapılmaması gereken bir şey. Ancak, kriz diyerek, ekonomik sıkıntılar diyerek plansız ve mantıksız şekilde aşırı küçülmek veya bu korkularla üretimden uzaklaşmak da çare değil.  Üretim uzaklaşacağımız bir alan olamaz. Aksine her soruna rağmen üretime nasıl devam edeceğimizi konuşmalıyız, desteği buna göre vermeliyiz. Avrupa Birliği ülkeleri geçmişte bıraktıkları üretimlere tekrar dönmeye başladılar. Bu eğilimi iyi takip etmeliyiz. Bakınız, Avrupa ülkelerinde son zamanlarda meydana gelen sosyal patlamaların arkasındaki ekonomik sıkıntıları görmeliyiz. Avrupa ülkelerinin tekrar üretime dönme çabasının arkasındaki bu nedenleri iyi analiz etmeliyiz. Avrupa da üretmek zorunda olduğunu anladı. Son zamanlarda Türkiye’den Avrupa ülkelerine olağanüstü bir teknik eleman göçü var. Bunun nedenlerini orta ve uzun vade de bize yansıyacak olumsuz sonuçlarını görmek zorundayız. 

İhracat pazarlarında daha agresif olmak zorundayız…
2008 yılından bu yana dünya küresel anlamda bir sorun yaşıyor ve bu sorunlara dayanan ülkelere baktığımızda üreten ülkeler olduğunu görüyoruz. Asya’nın yükselen üretici ülkelerinin bu sorunlara daha kolay karşı koyduğunu gördük.  Bundan dolayı son 5-6 yıldır gerek ABD’nin gerekse AB ülkelerinin yeni bir sanayi, yeni bir üretim stratejisi planladıklarını açıkça görüyoruz. Hatta eğitim ve alt yapılarını bile buna göre revize ediyorlar. Bu noktada gecikmemeliyiz. Böyle dönemler aslında bir adım öne çıkma fırsatının da yaratıldığı günlerdir. Birçok ülke bir ataletin ve durağanlığın içinde ne yapacağına karar vermeye çalışırken, Türkiye olarak üretimle öne çıkabilir ve 2008 küresel finans krizinin ve son zamanlarda yaşanan ekonomik sorunların telafisini yapabiliriz. Daha çok üretim, daha çok ar-ge, daha çok yenilikçilik ve daha agresif bir ihracat politikası bu dönemde hem eksiklerimizi telafi edecektir hem de arzu ettiğimiz o katma değeri yaratacaktır. Üretim demek kaliteli ve istikrarlı istihdam demektir, istikrarlı ekonomi demektir. Bunu bir de ihracatla taçlandırırsanız, refah demektir, milli gelirin artması, cari açığın kapanması demektir. Bu noktada üretimden son 15 yılda çıkan, inşaatın rantına kapılarak sanayiden çıkan üreticileri ve girişimcileri tekrar üretime kanalize edecek yollar bulmak zorundayız. 

Üreten Türkiye, güçlü Türkiye’dir…
Elbette Türkiye gibi ekonomik çeşitliliği bol olan bir ülkede var olan tüm alan ve sektörlerde var olmaya, kaliteli şekilde var olmaya devam etmek zorundayız. Çünkü ülkemizin ekonomik çeşitliliğini oluşturan alanlar biri diğerine feda edilebilecek alanlar değil. Türkiye için tarım-gıda ne kadar önemliyse turizm o kadar önemlidir; sanayi ne kadar önemli ise lojistik o kadar önemlidir. Ancak 80 milyonluk bir Türkiye için tüm bunların payandası ve odak noktası üretimdir. Diğer sektörler bölgesel sorunlara,  en ufak spekülasyon ve olumsuz gelişmelere karşı kırılgandır ve sürekliliği kesintiye uğrayabilir. İşte geçmişte bir Rus savaş uçağı sorunu bir günde turizm gelirlerimizi ne noktalara getirmişti hatırlayalım. Bölgemizdeki sorunlar limanlarımıza gelen gemilere kadar yansıdı. Ama üretim istikrardır ve sürekliliği olan bir alandır. Türkiye 21’inci yüzyıl hedeflerine sadece üretimle ulaşabilir. Yeter ki, bunu ülke gündeminden düşürmeyelim. Üreten Türkiye güçlü Türkiye’dir…

 

 

Ayhan KIZILTAN

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası  

Yönetim Kurulu Başkanı 


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER