MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Üç sorun, üç çare; Üretim, İhracat, İstihdam… 21.02.2017 tarihinde yayınlandı

İş dünyası olarak her sıkıntının içinde bir çıkış yolu bulmaya çalışan, umudunu asla kaybetmeyen bir camiayız. Ekonominin bir parçası iseniz, özellikle de küresel ekonominin ayrılmaz bir parçası iseniz, önünüzde dümdüz yollar, güzel otobanlar, güllük gülistanlık bahçeler olmadığını bilirsiniz. Bundan dolayı her sıkıntı karşısında hemen pes eden bir camia değildir iş camiası. Ancak, ekonomide bazı sıkıntılı dönemler vardır ki,  gerçekten tek başına mücadele yetmez. Her şeyin, birçok olumsuzluğun üst üste geldiği nadir dönemler vardır ki işte tam böyle bir geçiş dönemindeyiz. Geçiş diyorum çünkü her zamanki umut dolu felsefemizle el birliği ile bunu da aşacağımıza inanıyorum.


Üç sorun, üç çare;  Üretim, İhracat, İstihdam…

Evet, üst üste gelen sıkıntılar derken bildiğiniz konuları bir kez daha hatırlatmak isterim. Dünya 2008-2009’da tarihin belki en büyük ve etkileri anlamında en uzun finans krizini yaşadı. Her büyük ekonomik kriz gibi bu krizin de sosyal ve siyasal sonuçlar doğurmaması beklenemezdi. Ve Amerika’da üretim durdu, işsizlik arttı. Ardından Avrupa Birliği’nde ekonomik krizler patladı. Bazı ülkeler neredeyse iflasını ilan etti. Küresel ekonomi daraldı. Yani, ülkelerin kazançları azaldı. Çin bile küçüldü. Çok geçmeden Arap Baharı ile beklenen toplumsal kaos patladı. Arap Baharı’na kadar Türkiye bu krize en çok dayanan ülke idi ve kendimizi iyi korumuştuk. Ancak, en büyük pazarlarımızın olduğu Orta Doğu, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’daki olumsuz gelişmeler bizi doğrudan etkiledi. İhracatımızı etkiledi, pazarlara ulaşımımızı etkiledi… Tüm bunların ardından Suriye’deki sorunun bir iç savaşa dönüşmesi ve mülteci akını ile sıkıntı bizim için daha da büyüdü. İstikrarsızlaşan bölgede oluşan örgütlerin yarattığı tehdit bize terör olarak yansıdı. Yani, ekonominin yanı sıra bir de toplumsal gerilimler ve huzursuzluklar buna eklendi. Bir dönem Rusya ile gerilen ortam. Ardından gelen 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü… Ve bunun devamı olan küresel güçlerin ekonomik spekülasyon ve manipülasyonlarla Türkiye ekonomisini yıkma teşebbüsleri. Döviz oyunları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının emir ve talimatla verdikleri siyasi içerikli olumsuz notlar. Ve bu arada hala 2008 yılındaki ekonomik hacmi yakalayamayan bir dünya ekonomisi. İşte tüm bunlar arasında ayakta kalma mücadelesi veren bir iş dünyası. Her şeye rağmen üretmeye, istihdam etmeye ve ihracat yapmaya çalışan bir iş dünyası.

“Üretmeyen bir Türkiye kalkınamaz”

Ancak, iş dünyası olarak sürekli ifade ettiğimiz bir şey var: “Artık kendi gerçek sorunlarımıza odaklanmalıyız”. Özellikle Ticaret ve Sanayi Odaları gibi siyaset üstü kurumlar olarak bu sorunları gündem yapmaya devam etmeliyiz. Çünkü geleceğimiz, toplumsal refah ve huzurumuz buna bağlıdır.

Nedir bu gerçek sorunlarımız? Ülkemizin birinci önceliği üretimdir. Doğal kaynak anlamında olağan üstü zenginliği olmayan ülkemizin tek zenginlik kaynağı üretmekten geçer. Üretmeyen bir Türkiye kalkınamaz. Ancak sadece üretmek yetmez. Katma değerli üretim yapmak gerekir. Bire imal edip ikiye satarak ve işin düşük teknolojili üretimle hamallığını yaparak bir yere varamayız. Yüksek teknolojili üretimi ekonomiye entegre etmek zorundayız. Ve eğer devletimiz bir destek verecekse bu konuda uzun vadeli bir destek stratejisini özel sektörle el ele hazırlamalıdır. Ekonomisi Küçük ve Orta Ölçekli KOBİ’lere dayanan Türkiye’nin dünyanın gelişmiş ülkelerinin yüksek teknolojili üretimine rakip olması tek başına sınırlı kaynakları olan KOBİ’lere bırakılamaz.

“KOBİ’lerin Sanayi 4.0 Strateji Belgesi hazırlanmalıdır”

Uzun vadeli bir yüksek teknolojili üretim ve KOBİ’lerin sanayi 4.0 Strateji Belgesi hazırlanmalıdır. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı azalmamalıdır. Üretimde rant yaratılmalı, sanayici müteahhit yapılmamalı, en zor oluşan girişimci profili olan sanayicilerin yok olmasına, sektörden çıkmasına izin verilmemelidir.  Çünkü üretim küçük zümrelere değil, büyük çoğunluklara refah getirir.

İkinci en önemli sorunumuz ise İhracattır. Aylık 10 milyar dolar gibi bir sınırda takıldık kaldık. 500 milyar hedeften bu noktaya geldik. Nedenler çok. Yukarıda da vurguladık. Ama bu olumsuz nedenlerden dolayı pes mi edeceğiz? Üretmek önemli ama ürettiğini satmak daha önemli. Sanayi 4.0’ın vizyonu mutlaka ihracat sektöründe uygulanmalıdır. E-ihracat, e-ticaret, yeni pazarlara yeni modellerle gitmek… İhracat, cari açığın kapanması ve zenginlik demek. 2017 bence bir ihracat seferberliği yılı olmalıdır. Ama emir ve talimatla ihracat olmaz. Bunun alt yapısı, destek modeli özel sektörle iyi konuşulmalıdır. Özel sektörün dinamizmi iyi kullanılmalıdır.

Üçüncü önemli konu ise sosyal huzur meselemiz olan İstihdamdır. Elbette bunun da temeli doğru mesleki eğitimdir. İnsanımızı ekonomimizin gerçek ihtiyaçlarına göre eğitmek, ara eleman, vasıflı insan kaynağı sorununu çözmek istihdamın temel çözümlerindendir. Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) projesi yeniden canlandırılmalıdır. Artı bir istihdam kampanyası çok önemlidir. İş dünyasına istihdam anlamında olağan üstü destekler verilmektedir. Öncelikle kayıt dışının veya sigortasız işçinin en çok bulunduğu sektörlerden başlayarak bu seferberliğe hepimiz destek olmak zorundayız. Günü kurtaran değil uzun vadeli politikalara ihtiyaç var diyoruz.  İstihdam anlamında ilk kez bu kadar uzun vadeli bir destek programı var. Bu hem çalışanlar hem de işveren için önemli bir fırsattır. Bunu anlatmaya ve iş dünyasını teşvik etmeye devam edeceğiz. Üretim, ihracat ve istihdam hem sorunumuz hem de derdimizin devasıdır. 2017’de bu üç konuya odaklanırsak hem refahı, hem sosyal huzuru yakalarız.

 

Şerafettin Aşut

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 

Yönetim Kurulu Başkanı 

 


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER