MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

Orta Vadeli Programı doğru okumak zorundayız 16.10.2014 tarihinde yayınlandı

İş dünyası olarak ekonomik konjonktür ne olursa olsun mutlaka kısa-orta- uzun vadeli planlarımız vardır. Plansız ve hedefsiz bir ekonomi düşünülemez. Ekonomide her şey bizim kontrolümüzde olmayabilir ama yine de şirketlerimiz rüzgarın önünde sürüklenen yaprak değildir.


Bu anlamda hükümetimizin açıkladığı Orta Vadeli Plan(OVP) bizim için çok önemlidir. 2015-2017 OVP’nin temel amacı büyüme performansını iyileştirirken, cari açığı düşürmek ve enflasyon hedefine odaklanarak mali istikrarı tesis etmek biçiminde sunuldu. Elbette iş dünyasının elinde olmayan etmenler olduğu gibi hükümetlerin ve devletlerin de kendi ellerinde olmayan etmenler vardır. Sınır komşularımızdaki çatışma ortamı ve AB ülkelerinde kriz ortamından henüz çıkılamamış olması risk unsurlarını arttırmaktadır. 

YARATILAN KAYNAKLAR BÜYÜME İÇİN YETERLİ DEĞİL

Orta Vadeli Programlarda ekonominin “kaynaklar-harcamalar” dengesi başta olmak üzere “yatırım-tasarruf” dengesi, finansman dengesi ile dış ödemeler dengesi gibi makro ekonomik dengelerin kurulması ve korunmasını içerir. Kaynaklar tarafında yaratılan katma değer (hasıla) ve dış tasarruflar yer alırken, harcama tarafında tüketim ve yatırım harcamaları yer alır. Kaynaklarımız son yıllarda hedeflenen büyüme hızı için yeterli olmadığını görüyoruz. Bu anlamda ağırlıklı olarak dış kaynağa (tasarruflara) ihtiyaç duyulmaktadır. Dış finansman konusunda koşulların ABD ekonomisinin toparlanması ile zorlaşacağı açıktır, bu nedenle orta vadeli programda büyüme hedeflerinin aşağı doğru revize edildiğini görüyoruz. Bir önceki programda 2014 yılı hedefi yüzde 5 olarak belirlenirken, yeni programda bu hedef yüzde 3,3’e çekilmiş; 2015 için hedef ise yüzde 4 olarak belirlenmiştir.

BÜYÜMENİN LOKOMOTİFİ ÖNÜ AÇILAN ÖZEL SEKTÖR OLMALIDIR

Peki büyümenin kaynakları nelerdir? Ya da en azından Türkiye’nin büyümesi için bugüne kadar kullanılan kaynaklar nelerdi? Büyüme oranı kadar büyümenin kaynaklarının ne olduğu da önem taşımaktadır. Türkiye için 2013 yılındaki büyümenin ana kaynağı hem kamu hem de özel tüketimdeki artışlar olmuştur. Bu dönemde özellikle özel sektör yatırım harcamalarının çok zayıf kaldığı görülmektedir. 2014 yılı başında özel tüketim artışlarını kontrol altına almak amacıyla bazı önlemlere başvurulmuş iç talep zayıflatılmış, ihracat kalemindeki ılımlı artış ile belli bir büyüme sağlanmaya çalışılmış ancak 2014 yılı büyüme hedefi aşağı doğru revize edilmek zorunda kalınmıştır. Özel sektör yatırımları ile ihracat tarafından beslenen 2015 yılı için yüzde 4, 2016 ve 2017 için yüzde 5 oranında sağlıklı bir büyüme hedeflenirken bunun nasıl gerçekleşeceği açık değildir. Bu konuda 10. Kalkınma planında yapılması öngörülen eylem planlarına gönderme yapılmakla yetinilmiş. Yani eylem planlarının hangi tarihte uygulanacağı konusunda bir takvim yok.

ENFLASYON HEDEFLEMESİ ÖNEMLİ

Enflasyon bir önceki programda 2014 hedefi olarak yüzde 5,3 olarak belirlenmişti. 2015-2017 Programında bu oran yüzde 9,4 olarak yukarı doğru revize edilmiştir. Program döneminin ikinci ve son yılında enerji fiyatlarında düşüş ve gıda fiyat artışlarının talep yönlü olarak zayıflaması beklenmekte ve enflasyon hedefi 2015 için yüzde 6,3 programın diğer yıllarında yüzde 5 olarak hedeflenmiştir. Eylül ayı TÜFE bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,86 oranında artış gösterdi. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarına getirilen yüzde 10 dolayındaki artışlar dikkate alındığında 2014 sonunda hedeflenen yüzde 9,4’lük enflasyon hedefinin aşılacağı söylenebilir.

Kamu maliyesi açısından önceliğin enflasyonu düşürmeye verildiğini, enflasyonla mücadele ederken sıkı bir bütçe ile merkez bankası para politikalarına destek olunması hedeflenmiştir. Ekonominin yavaş bir büyüme rotasına çevrildiği bir dönemde bu ancak bütçede faiz dışı fazla yaratmakla mümkündür. Bütçe gelirlerini arttırmak için özelleştirme gelirlerine dayanılacağı anlaşılmaktadır. Özelleştirme gelirleri 2014’te 10,6 milyar, 2015’te 11,8 ve 2016’te 9,9 milyar TL olması hedeflenmektedir. Özelleştirme gelirleri gibi bir defalık gelirlerle bütçe dengesinin sağlanması düşünülerek uzun dönemde yapısal reformlar sonucu dengenin korunacağı öngörülmektedir. Ancak bu yapısal reformların bir an önce takvime bağlanması ve başlatılması konusu açık değildir.

İŞSİZLİK TOPLUMSAL HUZUR MESELESİ

Ekonomimiz için en önemli konulardan birisi de işsizlik. Özellikle nüfusunun yarısı 30 yaş altında olan bir ülkeden bahsediyorsak, işsizlik tam anlamıyla bir huzur meselesi. İşsizlik konusunda 2014 yılı hedefi yüzde 9,6, program dönemi sonunda (2017) ise bu oranın yüzde 9,1’e düşmesi öngörülmektedir. Ancak büyüme oranı aşağı doğru revize edildiği için yüzde 3-4 bandında bir büyüme ile istihdamın nasıl arttırılacağı hatta işsizliğin düşeceği önemli bir soru işareti doğurmaktadır. Böylesi genç bir nüfusa sahip bir ülke için bu büyüme oranı bu yükleri ne kadar kaldırabilecek? 2014 yılında zayıflayan iç talebin desteği ve ihracat artışlarıyla dış ticaret dolayısıyla cari açığın düşmesi beklenmektedir. Ancak AB ülkelerinin krizden henüz çıkamaması, doların avroya karşı değer kazanması, Suriye ve Irak’taki savaş ortamının, ihracat gelirlerini olumsuz etkileyeceği dolayısıyla büyüme oranının düşmesine rağmen cari açık daha yavaş düşecektir ve dış finansman sorunuyla karşılaşılacaktır.

SAĞLIKLI BÜYÜME İÇİN YAPISAL REFORMLAR HIZLANMALIDIR

Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Orta Vadeli Programlarda ekonominin kaynaklar-harcamalar dengesi başta olmak üzere temel makroekonomik dengelerin kurulmasını içerir. Büyüme, istihdam, fiyatlar, kamu dengesi ve dış dengeye ilişkin hedefler ortaya konmuştur. Bu anlamda OVP’nin titizlikle hazırlandığı ortadadır. Bununla birlikte geciken yapısal reformlar, siyasi gelişmeler, ABD ekonomisinin krizden çıkmasına paralel gelişecek sıkı para dönemi, bu yeni hedeflere ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Nitekim büyüme oranlarının aşağı doğru revizyonu orta gelir seviyesinde ekonominin oldukça uzun süre kalacağının işaretidir. Orta gelir tuzağından çıkış ve sağlıklı bir büyüme için gerekli yapısal programın bir an önce hayata geçirilmesi gereklidir. Burada da görev özel sektöre düşüyor ama bürokrasiyle önü kapatılmayan, yurt dışında devletini her anlamda arkasında gören ve uyarıları dikkate alınan bir özel sektör.


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER