MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI
Türkçe English
MTSO 13. Yıl
ÇAĞRI MERKEZİ 0850 304 33 33
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin
Mersin Cennet Cehennem

İyi Bir Gelecek Vasıflı İnsan Kaynağında Saklı… 15.01.2015 tarihinde yayınlandı

Ekonomi politikalarının temel amacı yaşam standardını yükseltmektir. Böylesi refah artışları ise ancak istikrarlı bir büyüme ile sağlanabilir. Türkiye ekonomisindeki son gelişmeler yüksek büyümenin sadece cari açık vererek olabildiğini göstermektedir.


Cari açığımız azaldığında büyüme hızımızın da azaldığını görüyoruz. Elbette bu bir çözüm değil, eksiklerimizin yarattığı bir zorunluluktu. Ancak, ülke ekonomimiz buna mahkum değildir ama çözüm ise bir o kadar kararlılık, gayret ve cesaret istiyor. Herkesin fedakarlık yapmasını gerektiriyor. İş dünyasının, bilim dünyasının ve kamunun daha çok bir araya gelmesini, siyasetten daha çok bilimin, bilginin ortaya konmasını gerektiriyor. Cari açığımızda en çok şikayet ettiğimiz konu ithal etmek zorunda olduğumuz enerjinin pahallılığıydı. İşte petrol fiyatları dibe vurdu… Peki sonuç? Hangi sanayicimiz reel anlamda bunu hissetti? Piyasada bunun olumlu yansıması görüldü mü? Cari açığımız mı yok oldu? Demek ki konu sadece bu değilmiş. Evet, enerji girdileri üretimde ve cari açığımız oluşmasında önemli bir kalemdir ama tüm suçu ona atarak yapmamız gerekenleri unutmak ise kendi kendimizi kandırmaktır.

Bir önceki sayımızda slogan haline gelen ama bir türlü somutlaşmayan yapısal reformları yazmıştım. Büyümenin ithalata bağımlı bir yapıdan kurtulması demiştik. Yerli ara malının ithal ikamesinde kullanılması demiştik. Yazımızda ekonominin dolaylı vergilerden kurtulmasından bahsetmiştik. Türkiye’de alınan vergilerin %65’i dolaylı, %35’i ise dolaysız vergiden oluşuyor. Böyle adaletsiz bir ekonomik sistem ne kadar ayakta kalabilir? Enerji tasarrufu ve alternatif enerji kaynaklarının yaratılmasından bahsetmiştik. Evet, zaman alır; evet Ar-Ge lazım; evet kısa vadeli bir konu değildir ama zorunludur, hayatidir. Eğitim sistemimizin yeniden dönüşümü gerekiyor demiştik. Ne yazık ki eğitim sitemimiz vasat olana göre düzenlenmiş bir sistem. Ezberciyi ödüllendiriyor; analitik düşüneni, zeki gençleri cezalandırıyor. Yaratıcı olmadan, analitik, yani neden sonuç ilişkisi kuramayan bir insan ekonomiye, hayata, insanlığa nasıl bir katma değer sunabilir merak ediyorum? Altı çizili yerleri ezberleyerek sınıf geçen, düşünmeyen, yaratıcılığını keşfedemeyen, becerisi olmayan bir insan kaynağı ile 21. Yüzyıla nasıl hazırlanacağız merak ediyorum? Girişimciliğin katma değeri ile zenginleşen ülkelerin aksine, memur olma yarışına giren bir insan kaynağı ile arzu edilen zenginliği nasıl yaratacağız merak ediyorum? Öte yandan, adalette de aynı siyaset üstü yapı gereklidir. Çünkü adalet hepimize bir gün lazım olacaktır. Hukuk ve demokrasi değerlerini ne kadar yüceltirsek ekonomi anlamında gerçekleştirmeye çalıştığımız yapısal reformlar o kadar etkili olur. Yapısal reformları bütüncül görmek gerekir.

Bu anlamda; Ekonomik yapısal reformların yanı sıra; yargının siyasetten bağımsız hale gelmesi, eğitimde daha analitik ve sorgulayıcı bir sitemin kurulması, düşünce özgürlüğünün tesisi, basın özgürlüğünün sağlanması, çevre duyarlılığı, insan haklarının yükseltilmesi, hayvan haklarının korunması, siyasi temsilde adaletin sağlanması, üniversitelerin bilimsel ve idari özerkliğe kavuşması bu yapısal reformların içinde ilk aklımıza gelenlerdir. Belki bazılarımız bunların ekonomi ile ne alakası var diyebilir. Ancak, ekonomiyi sosyal yaşamdan ne kadar uzak tutabiliriz? Tüm ekonomik faaliyetler sosyal yaşam kalitemizi, refahımızı ve huzurumuzu arttırmak için değil mi? Bu anlamda bu resme bir bütün olarak bakmak gerekir. Huzurun olmadığı yerde ticaret olur mu; Analitik düşünen insanların olmadığı yerde bilim ve yenilikçilik olur mu? Özgürlüğün olmadığı yerde girişimcilik olur mu? Hukukun üstün olmadığı yere yatırımcı gelir mi? İşte bunlardan dolayı tüm yapısal reformlar birbirinin ayrılmaz parçasıdır. İşte bunlara önem verdiğimiz zaman, dış şokları, küresel krizleri, uluslar arası sıkıntıları düşünmeye gerek kalmaz ve bu sorunlarla daha kolay başa çıkarız. Bunları gerçekleştirebilirsek geleceğe daha umutla bakarız. İşte tüm bu konuları yazmaya, konuşmaya, tartışmaya devam etmeliyiz, ta ki bunlar gerçekleşene kadar…

Ekonomi petrolden ibaret değil? Ekonomi birkaç basit teşvikten ibaret değil. Ekonomi yasa çıkartmaktan ibaret değil. Ekonomiyi dönüştürecek olan şey insandır, insanımızın kalitesidir. Yoksa ekonomiyi rayına koyacak çözümleri herkes biliyor. İşte bu eksiğimizden dolayı kağıt üzerinde var olan mükemmel çözümler pratiğe geçemiyor. Bize engel olan olmadığına göre o bize başka bir şey engel oluyor olmalı. Bu engel yıllardır süregelen yanlış eğitim modelimizin içinde var; bu engel girişimcilik kültürümüzün yok edilmesinde var; bu engel bilime ve bilgiye vermediğimiz önemde var; bu engel bilimi ve bilgiyi ekonomiye entegre edemeyişimizde; bu engel dolaylı gibi görünse de demokrasi, insan hakları, siyasi istikrar gibi ekonominin sıkı sıkıya bağlı olduğu, girişimci ve yatırımcıya güven veren bu değerlerin tam anlaşılamamasında ve yaşanamamasında var; bu engel tarafgirliğin, partizanlığın kötü etkilerinin toplumdan atılamamasında var… Bakınız son 10 yıldır toplumun bütün dinamikleri adam gibi bir anayasa yapmaya çalışıyor gibi görünüyor. Bu işin içinde girmeyen değil kurum kuruluş, neredeyse vatandaş kalmadı. Sokaktaki vatandaşın bile fikri alındı. Ama bir konsensüs sağlanamadı ve hala rafta bekliyor. Bir kurtarıcı olarak bekliyor… Ama kimse şu soruyu sormuyor. İngiltere gibi ekonomik ve sosyal anlamda gelişmiş bir ülkenin yazılı bir anayasası yok. Ama ülkede bir karmaşa yok, tartışılan yasa yok, siyasette, adalette, toplumsal yaşamda ikilem yok… Doğru herkes için aynı, yanlış herkes için aynı. Yani, adamların anayasası yok ama eğitilmiş ve bu kültüre sahip insanı ve kurumları var. Demek ki, insan kaynağınızı doğru eğitirseniz, kurumlarınızı doğru oluşturur ve evrensel değerlerle buluşturursanız yazılı bir yasa olmasa da sorun çıkmıyor. İnsan kaynağınız ortalamanın altında ise yasa da olsa bir işe yaramıyor. Yani, konuyu tekrar ekonomiye getirecek olursak, yasa çıkararak, talimat vererek bilim olmaz, üretim olmaz, ihracat, girişimcilik ve teknoloji olmaz. Bunlar kaliteli insan kaynağının içinden gelen şeyler olmalıdır. Amerika Bill Gates’e zorla Microsoft’u kurdurtmadı. Amerika Steve Jobs’a zorla Apple’ı icat ettirmedi. Amerika Zuckerberg’e sopayla Facebook’un yazılımını yaptırmadı. Bunlar doğru eğitim ekosisteminin doğal sonuçlarıdır. Amerika onları eğitti, özgür bir ortam yarattı ve yasaları ile korudu. Hepsi bu…


Sayfa gönderiliyor. Lütfen bekleyiniz

ARKADAŞINA GÖNDER